2015-11-09 16:15:00

Abdullah Gül Üniversitesi (AGÜ)  İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekan Vekili Prof. Dr. Dilek Cindoğlu, kadınların savaşlarda, daha az fiziksel güce sahip oldukları için değil, kadın bedeni erkek bedenine kıyasla toplumun yeniden üretiminde daha etkin bir role sahip olduğu için hedef haline geldiğini söyledi.

Prof. Dr. Cindoğlu, Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK) tarafından yayınlanan aylık strateji dergisi Analist’e verdiği röportajda, Suriyeli kadınların mağduriyetlerini anlattı.

Savaş̧ın nereden ve kimin tarafından bakılırsa bakılsın kazananı olmayan bir süreç̧  olduğunu belirten Cindoğlu, savaşların dünyanın neresinde olursa olsun önce kadınları ve çocukları etkilediğini kaydetti.

Cindoğlu, “Kadınlar savaşlarda daha az fiziksel güce sahip oldukları için değil, kadın bedeni erkek bedenine kıyasla toplumun yeniden üretiminde daha etkin bir role sahip olduğu için hedef haline geliyor. Kadınlar gelecek nesilleri biyolojik, sosyal ve kültürel olarak yeniden üretiyorlar. Yeni nesilleri doğuranlar da dilin, kültürün aktarımını sağlayanlar da çocuklara o toplumun tarihini, düzenini, adetini öğretenler de temel olarak kadınlar. Bu bağlamda düşünüldüğünde kadın bedeni sadece kendisi olarak değerlendirilmeyip gelecek nesillerin, toplumun geleceğinin de garantisi olarak görülüyor. Bu nedenle şiddete, özellikle de cinsel şiddete oldukça fazla oranda maruz kalıyor” şeklinde konuştu.

Önümüzdeki yıllarda gerek Suriye iç̧ savaşının gerekse bölgedeki genel siyasal huzursuzluk halinin hepimizi etkilediğini ve daha da etkileyeceğini unutmamak gerektiğini vurgulayan Cindoğlu, bu etkileri hafifletmek için de herkese görevler düştüğünü dile getirdi.

Cindoğlu şunları söyledi:

“Bu konuda bürokratlardan yasa yapıcıya, akademisyenlerden ruh ve akıl sağlığı uzmanlarına, basından siyasetçilere kadar her birimizin içinde bulunduğumuz çalkantılı ve huzursuz dönemin etkilerini hafifletmeye yönelik neler yapabileceğini sorması gerekiyor.

Siyasal şiddetin, kamusal alandaki şiddetin özel alana olan etkisini göz ardı etmeden, kadınların savaşta en önemli kaybeden olduğu bilinci ile önce çatışmasız ortamları yaratmaya sonra da yaratılan bu uzlaşı ortamlarında çatışma ortamlarının meydana getirdiği sosyal, psikolojik ve siyasal sorunları çözmeye ihtiyaç̧ var.”